|
12-HALK HEKİMLİĞİ
Tıp bilimi, ülkemiz genelinde olduğu gibi, ilçemiz ve köylerinde de Cumhuriyetin ilk yıllarında tam anlamıyla gelişip yaygınlaşamamıştır. Bu nedenle yöre halkı, insan ve hayvan hastalıklarını kendilerine göre buldukları tedavi yöntemleriyle iyileştirmeye çalışmışlardır. Tedaviler sırasında doğadaki bitkilerden yararlanılmış, tedavi için gerekli ilaçlar bu bitkilerden yapılmıştır.
Kitabın hazırlanması esnasında ilçe merkezi ve köylerinde yaptığımız incelemeler sonucu bu tedavi yöntemleri tesbit edilmiştir. Ancak, bu tedavi yöntemlerinden bazıları tıp biliminin ilerlemesiyle terk edilmiştir. Doğruluğu tıp bilimiyle çelişmeyen bazı uygulamalar bugün de devam etmektedir.
Bu arada, akılla ve bilimle bağdaşmayan tedavi yöntemlerinin devam ettiği yerler de vardır. Bu uygulamaların bir çoğu geleneksel ve mistik özellikler taşımaktadır.
HALEN UYGULANMAKTA OLAN HALK HEKİMLİĞİ ÖRNEKLERİ
A. İnsanlar İçin Uygulanan Tedavi Yöntemleri:
- Sarılık hastalığını iyi etmek için, iki kaşın arasından kan akıtılır.
- Yanıkları iyileştirmek için, yumurtanın akı çıkarılarak, yanığın üzerine sürülür.
- Çıbanların olgunlaşması ve patlatılması için, lahana yaprağı veya siğilli yaprak kullanılır. Lahana yaprağı veya siğilli yaprak, ısıtılarak yara üzerine sarılır.
- Mide ve karın ağrıları için bal şerbeti yapılır.
- Başta saçkıran ve diğer mikrobik bir yara olursa çamsakızı kurutularak toz haline getirilir ve yara üzerine dökülür.
- Çocukları hava çaldığı zaman, sarmısaklı ayran ile çocuk yıkanır yada vücuduna bal ve sirke sürülür.
- Ağrıyan ve sızlayan yerlere papatya (koyungözü) ezilerek sarılır.
- Sancılanan insanlara dağ nanesi suyla kaynatılarak içirilir.
- Baş ağrısına soğan ya da patates dilimlenerek alnına sarılır.
- Karın ağrılarında ebegümeci suyu içirilir.
- Kanayan yere tütün ya da çaput yakılıp yara üzerine basılır.
- Yanıklara süt yüzü sürülür.
- Ellerde oluşan çatlaklara karasakız, çamsakızı, çıranın yağı veya tuzlu tereyağı sürülür.
- Pişiklere ve sulu yaralara ağaçların çürüyen kısımları toz haline getirilerek sürülür.
- Çıbanlar üzerine arpa unundan lapa yapılarak sarılır.
- Altını ıslatan küçük çocuklara tavşan pisliği yedirilir.
- Mayasıl (Hemoroid) hastalarına kirpi eti yedirilir.
- El çatlaklarına kına ya da karasakız sürülür.
- Kırık ve çıkıklara kuru üzüm dövülerek sarılır.
- Ağrılara ve şişkinliklere balmumu ve bal sürülmüş muşamba sarılır.
- Ağrıyan bel ve bacaklara kirli yün, tavuk derisi ve koyun postu sarılır.
- Kanlı egzama ve çıbanlar sülüğe emzirilerek tedavi edilir.
- Sarılık hastalığına yakalanan insanların başındaki damarlardan biri kesilir, buraya sarımsak döğülerek sarılır.
- Verem hastalığı olanlara çam kabuğunun altındaki sıvı madde çıkarılarak içirilir.
- Yüzdeki yaralara fındık çubuğundan çıkarılan sipsirler sıcak kül içinde ısıtılarak sürülür. Buna çevrede "efsun" denir.
- Arpacığa (itdirseği) döğülmüş sarımsak sürülür.
- Egzema (demreğu) olan kısmın çevresi kopya kalemle halka içine alınır.
- Sıtmalı hastaya mahlep suyu kaynatılarak içirilir.
- Karın sancısına sancıotunun çiğnetilerek yutturulması iyi gelir.
- Yılancık hastalığını teşhis etmek için "yılancık taşı" hastalıklı kısmın üzerine konur, şayet taş tutarsa yılancık olduğu anlaşılır.
- Karın ağrısı için, ıhlamur ve kekik kaynatılıp hastaya içirilir.
- Uyuz hastalarına; kükürt, göztaşı, kül suyu ve katran karıştırılarak sürülür. Ayrıca soğuk su ile yıkanır.
- Güneş çarpmalarında; hastaya bal şerbeti içirilir, vücut balla yıkanır. Bazen mahlep yaprağı sarılarak da tedavi edilmeye çalışılır.
- Kül kerekerü: Kaynar kül ıslak bir bezin içine konur vücudun ağrıyan yerine sarılır.
- Kıyılmış hayvan tüyü göztaşıyla karıştırılıp iltihaplı kısmın üzerine sarılır.
- Köpek ısırdığında, ısıran köpeğin tüyü alınır yaranın üzerine basılır.
- Kırılan yerlere yumurta sarısı, un ve nişasta lapa yapılarak sarılır.
- Halk arasında "sarıçiçek" olarak bilinen bir çeşit çiçek dövülerek romatizmalı bacağa sarılır.Bunun sonucunda bacaktan sarı renkli bir su çıkar.
- Kuzukulağı adıyla bilinen bir ot kaynatılır, suyu hastaya içirilir. Ayrıca uyuz ve kaşıntılı olan bölgeye sürülür.
- Yılan kavı kıyılır. Arpa unuyla küçük çörek yapılır. Hemeroid (Basur) hastasına yedirilir.
- Kabız hastalarına karşı "burçakotu" kaynatılarak içirilir.
- İdrarını yapamayan insanlara saksağan kuşunun beyni yedirilir.
- Mantar veya egzama (demreğu) hastalarına erik yada fındık çubuğu ateşte ısıtılarak sürülür.
- Bacaklarında sızı olan insanlara sarmısakla tuz karıştırılıp dövülür. Sızılı olan yere sarılır. Sarılan kısımlardan sarı bir sıvı akıtılır. Hasta bu şekilde rahatlar. Ancak bu işi yaparken çok fazla sarılmamasına dikkat etmek gerekir.
- Göz kaşıntılarında "gözotu" denilen bir bitkiden yararlanılır. Bu otun tohumu közün üstüne dökülür. Hasta olan kişi, üzerine eğilir. Hastanın kafasının üzerine bir bez örtülür. Hasta buhara durur. Gözde bulunan kurtlar kaynar suya dökülür. Çünkü kurtlar su buharından şişerler.
- Nivük (nünük) otunun dip soğanı alınır, sabahları aç karnına 15 gün yenildiğinde mayasıl hastalığı (basur) tedavi edilir.
B- Hayvanlar için kullanılan Tedavi Yöntemleri :
- Ot ve benzeri yiyeceklerin dokunması durumunda hayvana ekşi ayran içirilir. Ya da karın şişliğini indirmek için sabunlu su içirilir; kulağından kan alınır.
- At ve eşek gibi tek tırnaklı hayvanların bacaklarında "indirme" olduğu zaman beziryağı karabiberle karıştırılır; hayvanın ön bacaklarının oynak yerlerine sürülür.
- Aynı ilaç, öküzlerin hamlamasında da kullanılır. Ayrıca bu hamı almak için "tuzlu çor" yapılıp sürülür.
- Hayvanlar "çon" ve sakağı (öksürük) olduğu zaman, saman ile su kaynatılır, bir torbaya konur. Hayvanın burnuna saman buharı çektirilir, ayrıca kaynatılan bu saman sırtına da sarılır. Kuyruk altından kan alınır. Bu uygulama yapılmadan önce hayvanın sırt derisinin üzerine el sürülür. Şayet deri gıcırdarsa, hayvanın kurtulma şansı kalmaz
- Dabak (tabak hastalığı) : Göztaşı ezilip toz haline getirilir. Sulandırılıp bir eriyik oluşturulur, hayvanın ayakları bu eriyiğin içine sokulur. Bekletilmeden geri çekilir. Ayrıca bu hastalık için çamaşır sodası sulandırılıp, hayvanın ayaklarına sürülür.
- Hayvanların kurt tarafından boğulmasında tetire (tetere) otu kaynatılarak yaraya sarılır. Ancak kızıl önlüğün (yemek borusu) zedelenmemiş olması gerekir.
- Deliren hayvanlarda, boynuz diplerinde kurtlar oluşur. Hayvanın delirmesinde bu kurtların önemli rolü vardır. Bunu önlemek için bahar aylarında hayvanların ilaçlanması gerekir. Bu hastalık genelde küçükbaş hayvanlarda görülür. Deliren hayvanın kurtulma şansı yoktur.
- Keçiler ve oğlaklar diken yediği zaman ağızları yara olur. Bu yaralar kızdırılmış demir çubukla dağlanır. Bu yaralara kara sakız da sürülür.
- Saman yiyemeyen at ve eşeklerde "artık diş" diye bir diş çıkar. Bu diş kırılır. Hayvanın saman yemesi sağlanır.
- Eşek ve atların damaklarında şişlik olur, saman yiyemezler. Buna "en" denir. Damaklardaki bu şişlik bıçakla kesilir. Hayvan yemeye başlar.
- Yemeyen ve soğuk algınlığı olan hayvanlardan kan alınır. Bu kan kulak, kuyruk altından, kuyruk ucundan ve belinden alınır.
- Karnı şişen hayvanlara zeytinyağı ve sabunlu su içirilir veya koşturulur.
- Koşum sonunda boynu şişen öküzlerin şiş yerlerine tereyağı sürülür, tetire otu sarılır.
- Hayvanların boyun şişmesine, yeşil çimen ve kil sarılır.
- At sakağı olunca, buğday unu zeytinyağı ile kavrulur. Ateşin üzerine dökülür. Üzerine çul örtülen atın kafası ateşten çıkan buhara tutulur. Böylece atın burnundan iltihap akması sağlanır. Bu işlemden sonra ata 2 gün su içirilmez.
- Atın arka bacaklarında "inme" olduğu zaman kasık arası damarları kesilir. Bacaklarının üst tarafı bağlanarak alt taraftaki kirli kan akıtılır.
- Atın kuyruk kıllarının dökülmesinin sebebi kuyrukta bulunan kirli kandır. İyileştirmek için kuyruktan kan alınır ve kirli kan akıtılır.
- Hayvanların yüzlerinde veya boğaz altlarında "köten" adı verilen şişkinlikler meydana gelirse şişlik delinir, içindeki iltihap akıtılır ve yaranın ağzı kızgın bir demir parçasıyla dağlanır.
- Atlar "çon" olduğu zaman alnının ortasından küçük bir delik açılır. Orada bulunan zar kesilir. Kesilen yere biraz tuz basılarak hayvan tedavi edilir.
HAYVAN KALİTESİNİN BELİRLENMESİ:
- Öküzlerin kuyruk kemiğinin üstü geniş olursa güçlü olduğu kabul edilir.
- Dişi manda ve ineklerin sütlü olup olmadığını anlamak için boynuna ve kaburgalarına bakılır. Şayet kaburgular seyrek, boynu da ince ve uzunsa hayvan sütlüdür.
- Atların kalitesini belirlemek içinde şöyle bir tekerleme söylenir:
"Alma alı, satma kırı, ille doru, ille doru."
Buna benzer bir tekerleme daha vardır.
"Alma alı, sat yağızı, bin doruya, besle kırı."
- İyi cins atın kuyruğunun gövde ile birleştiği yer kısa olmalıdır.
- Tavşan bilekli atların iyi koşamadığı söylenir.
- İyi cins atların göğsü geniş, kulakları ufak, kafası kuru olmalıdır.
- Öküzler içinde şöyle bir tekerleme söylenir:
"Alma öküzün alasını, elinde varsa satma sarısını."
- Sütlü ineklerde iki kaburga arasında bir boşluk bulunur. Bunu anlamak için hayvanın sırtına dokunulur. Ayrıca karın altındaki damarların da kalın olması gerekir.
- Öküzlerin yavaş hareket edenleri koşum için tercih edilmez.
- Sığırların yaşı şöyle tesbit edilir: Sığır iki yaşına geldiği zaman önden iki iri diş çıkarır. Buna halk arasında "kapak atma" denir. Kapak atmayan hayvan kurban edilmez. Hayvan üç yaşına geldiği zaman dört iri diş çıkarır. dört yaşına değerse diş sayısı altı olur. beş yaşında ise hayvan "çapraz atar." (çapraz atma: hayvanın beş yaşında çıkardığı ufak dişi kaybetmesine denir.) altı yaşında çapraz diş doğrulur. Buna "çaprazı doğrultma" denir. Hayvanın bundan sonraki yaşları değişik organlarına göre tahmin edilir.
- Atların yaşı da sığırlarda olduğu gibi dişlerin durumuna göre hesaplanır. At iki yaşında sığırlarda olduğu gibi kapak atar. Diğer yaşları aynen sığırlarda olduğu gibi hesap edilir
Yalnız beş yaşına geldiği zaman atın en son dişi çukurlaşır. Yedi yaşına gelince çenenin arkasında iğne gibi bir diş çıkar. Bu dişin sekiz yaşında sivriliği kaybolur. Bazı atlarda bu sivri dişte körelme olmaz. Buna halk arasında "kurutma" denir.
- Atlarda "kabir neft nişanı" varsa at uğursuz sayılır. (Kabir neft nişanı: Atın böğründe ters ay şeklinde bulunan bir nişandır.)
- Mandaların cins olup olmadığı şöyle anlaşılır: İyi cins mandanın bel kemiğinin üstündeki kemik tek parçadır. Kötü cins mandalarda bu kemik üç çataldır. Mandaların yaşı da dişlerinin durumuna göre tesbit edilir. Üç yaşında; iki diş çıkarır. Dört yaşına gelince diş sayısı dört; beş yaşında diş sayısı altı olur ve dişlerin hepsi irileşir. Bu olaya "ufak temizlemesi" denir. Ayrıca mandaların yaşı boynuzlarının durumuna göre de hesaplanabilir. Her yaş için boynuzda bir boğum meydana gelir.
|
|