resadiyem
  Halk Çalgıları
 

 HALK ÇALGILARI

Şu Çakır'ın zurnası,

 

Zuhurlukta (*) ötüyor.

Şişman karınlı müdür,

 

Yeni kanun tutuyor.

Türkülere bile konu olan halk çalgılarının geleneksel Türk kültüründe ne derece önemli bir yere sahip olduğu bilinen bir gerçektir. Bu, aynı zamanda kültürel zenginliğimizin de açık bir ifadesidir. Şurası tartışılmaz bir gerçek ki, Reşadiyeli, belki de Anadolunun çoğu yerinden daha çok müziğe tutkundur; müzikle iç içedir .Türlülerde bulur sevgisini, türkülerde yaşatır sevgilisini. Türküler dert olur, hasret olur, ayrılık olur, dile gelir bir bir.Yalnızlığın, imsesizliğin, geri kalmışlığın en yalın ifadesi türkülerle anlatılır. Hele o türküler kendi otantik atmosferi içersinde, kendi çalgılarıyla dile gelirse, daha bir güzelleşir; söz, nağme ve ritim üçlüsünün muhteşem zenginliğinde duygular tüm içtenliğiyle dökülüverir ortaya...

 

İsli lambaların aydınlattığı uzun kış gecelerinin ocakbaşları; çoğunlukla, köylü sevdalarının türkülerle, sazlarla dile geldiği duygu mekanlarıdır. Orada, parmağın perdeye her dokunuşu, bir yürek yakar; söylenmemiş dertlerin, acıların çığlığı olur çıkar. Orada türkü; sevgiliyle iletişim kurmanın bin "ah "larla duyulan ifadesi olur ve türkü, Kıymet olur, Fadik olur, Deli Şükrü olur, kısaca, sevda, aşk, ayrılık, ya da ölüm olur...

 

Siz hiç, bir çoban kavalından çıkan nağmeleri doğanın nasıl kucakladığını, nasıl candan dinlediğini gördünüz mü? Bu çoban kavalıyla yayla dumanının kalktığına, çiçeklerin açtığına, toprağın canlandığına tanık olmadınız mı? Evet, siz; çoban kavalının tatlı nağmelerinin Ayşe'lerin, Zühre'lerin, Fadime'lerin yüreğini nasıl hop hop hoplattığını hissetmediniz mi?

 

 

Reşadiye... Sevda türkülerinin, sevda öykülerinin diyarı.

 

Reşadiye... Nice isimsiz Dertli'lerin, Karacaoğlan'ların, Aşık Kerem'lerin, beldesi.

 

Reşadiye... Duygunun söz olup, türkü olup, nağme olup, güzelleştiği insanların yöresi.

 

Reşadiye... Sazın, sözle aşk içinde, sonsuza kadar sürecek birlikteliğinin yaşatıldığı aşık insanlar kentidir. Şimdi, bu aşık ve duygulu insanların kullandıkları çalgıları tek tek gözden geçirelim:

 

ZURNA: Düğünlerin vazgeçilmez çalgısıdır. Zurna erik ağacından yapılır. Ucuna ince kamıştan yapılmış sipsi takılır. Ötme özelliğini bu kamış sağlar. Bu yörelerin zurnası diğer yörenin zurnasından uzuncadır. Bu yüzden sesi gürdür; uzaklara kadar gider. Öyle olur ki, bir köyde çalınan zurna, diğer köyden rahatlıkla dinlenebilir.

 

DAVUL: Çamdan yapılan kalınca bir kasnağın iki yüzüne terbiye edilmiş keçi derisi geçirilerek yapılır. Bu deriler kasnağın etrafına takılan uzun iplerle gerilir. Çalma işi de çomak ve çubuk adı verilen araçlarla yapılır. Çomağın ucu topuzlu, gerisi ince 25-30 cm uzunluğundadır. Özel bir ağaçtan özenerek yapılır. Çubuğu incedir; kızılcık ağacından yapılır. Yörede davul-zurna çalanlara "mehter"adı verilir. Çok meşhur mehterler vardır. Bunlar genellikle alevi kökenlidir. Düğün gecelerinin neşesini sağlayan bu mehterler, sadece davul- zurna çalmakla kalmaz; türkü söylerler; türkü yakarlar.

 

______________________

* Zuhurluk: Sahur vakti

Halk oyunlarının yaratıcısı ve yayıcısı olurlar. Hoşsohbet kişilikleri, nükteleri, tekerlemeleri, anlattıkları fıkralarla adeta birer meddah gibidirler. Bunlar arasında en meşhur olanlarından birisi Çakır Usta'dır. Çakır Usta, yörede söylenen "Öğretmene Varamadım, Müdürün Yeşil Kürkü" gibi bazı türkülerin yakıcısı ve bestecisidir.

 

KAVAL: Yörenin meşhur çalgılarından birisi de kavaldır. Erik, ardıç ve yörede taraklık denilen ağaçtan yapılır. Her köyde çobanlık yapıp da kaval çalmasını bilmeyen yok gibidir. Yaşlı ve genç her insanın zevkle dinlediği bir müzik aletidir. Özellikle uzun kış gecelerinin tek eğlencesidir. Kaval çalanın yanında bir de güzel türkü söyleyen birisi bulunursa onu dinlemek insana büyük bir zevk verir.

 

 

Kaval yaklaşık 80- 90 cm. uzunluğunda dilli, nefesli bir çalgıdır.

 

 

DÜDÜK: Kavala göre daha ince sesli ve kısadır. Bu da dilli ve nefesli bir çalgıdır. Erik ve ardıç ağacından yapılır.

 

SİPSİ: Söğüt, çam, kavak, ceviz ve benzeri ağaç dallarından çıkarılır. Baharda ağaçlara su yürüdüğü zaman yukarıda belirtilen ağaçların budaksız ve ince dallarından özenle çıkarılır. Bunun üzerine rastgele sıralı delikler açılır. Uç kısmına yine ince bir sipsi takılarak çalınır. Bu da çocuk ve çobanların en çok kullandıkları bir çalgıdır. Çünkü her istenilen zamanda yapılabilecek bir müzik aletidir.

 

TEF(DEF): Daha çok kadınların kullandığı bir çalgıdır. Küçük bir kasnağın tek tarafına deri gerilerek yapılır. Kasnağın kenarına, değişik sesler çıkarması için, küçük tenekelerden kesilmiş metal parçalar takılır. Kadın düğünlerinde türkülerin ritimlerini sağlayan vurmalı bir çalgıdır.

 

BAĞLAMA: Yörede "saz" olarak bilinen bu çalgının teknesi, dut ve gürgen ağaçlarından; kolu, ardıç ve erik ağaçlarından yapılır. Telli bir çalgıdır. Yörede bağlama yapan meşhur ustalar; Topal Elvan, Aşık Hüseyin ve Mehmet Keleş`tir.

 

 

 

 
  Bugün 11 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol